TCK 155 Güveni Kötüye Kullanma
TCK 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Kanun Düzenlemesi
Bu makalemizde Türk Ceza Kanunu (5237 Sayılı) muhteviyatında yer alan TCK 155 Güveni Kötüye Kullanma suçuna ilişkin yasal düzenlemesini ve TCK 155 kapsamındaki yargı içtihatlarını paylaştık. Madde metni TCK’nın MALVARLIĞINA KARŞI SUÇLAR başlıklı ONUNCU BÖLÜM’ünde yer almaktadır. TCK 155. maddesi toplamda 2 FIKRADAN oluşmaktadır.
TCK 155 madde metni kanunun kabul edildiği 26.09.2004 tarihinden bugüne kadar 1 kez değişikliğe uğramıştır. 29/6/2005 tarihinde yayımlanan 5377 sayılı kanunun 18. maddesi ile TCK 155 maddesinin 1. fıkrasına; “Başkasına ait olup da,” ifadesinden sonra gelmek üzere “muhafaza etmek veya” ifadesi eklenmiştir.
TCK 155 maddesine ilişkin güncel Yargıtay ve İstinaf kararlarına web sitemiz üzerinden Makalelerimiz başlığından ulaşabilirsiniz.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa İlişkin Bilgiler;
Kanun Numarası: 5237
Kabul Tarihi: 26.9.2004
Yayımlandığı Resmi Gazete: Tarih: 12.10.2004 Sayı: 25611
Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt: 43
TCK 155 Yargıtay Kararı
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Şikayetçi … Ltd. Şti’nde 2006 yılında ön muhasebeci olarak işe başlayan ve 29/07/2013 tarihinde işten çıkarılan sanığın, 17/07/2013 tarihinde izne ayrıldığı dönemde işlerini yürütmek üzere başka bir çalışanın görevlendirildiği, bu arada firma işlemlerinin rutin şekilde devam etmesine rağmen kasada fazla para kaldığının görülmesi üzerine firma yetkilileri tarafından ödeme yapılan firma yetkilileri ile görüşmeler yapıldığı, kasa defteri, muhasebe kayıtlarının ve makbuzların incelendiği, yapılan inceleme sonucu 2010-2013 yıllarında yaklaşık 70.000 TL menfaat sağlandığının belirlendiği, bilirkişi tarafından düzenlenen 17/12/2013 tarihli raporda sanığın 02/01/2010 – 13/07/2013 tarihleri arasında 839 işlem ile ve kendi el yazısı ile tuttuğu kasa defterinde tespit edildiği şekilde müşteki şirket ile ticari ilişkisi olmayan firmalara hayali ödeme göstererek ve tahsilat fişi ile kasaya rakamları farklı yazarak 69.725,00 TL’yi kendisine mal edinerek şirketi zarara uğrattığının belirlendiği,
bu suretle sanığın üzerine atılı zincirleme hizzmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edilen olayda; sanık savunması, iş davası ve icra dosyası bilgileri, noter ihbarı, belgeler, bilirkişi raporları ile dosya kapsamından, sanığın aşamalarda istikrarlı şekilde üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, katılan şirkette hesabın usulüne uygun tutulmadığını, kasa defterinin bir kısmının incelenmediğini savunduğu, kovuşturma evresinde atanan bilirkişi heyetinin, şirket ofisine giderek tüm defter ve belgeler üzerinden inceleme yaptıkları ve yasal defterlere yapılan kayıtlar ile kasa defterlerine yapılan girişlerin birbirini teyit etmediğini, kasa defterlerine yapılan nakit girişlerinin ve ortaklardan alındı olarak gösterilen tutarların yasal defterlerde herhangi bir kaydının olmadığını ve diğer gider kayıtlarının çoğunlukla yasal deftere işlenmediğini veya farklı tutarlar olduğunu,
dava konusuna giren ödemelere ilişkin kasa defterlerine yapılan kayıtlarda herhangi bir evrak numarasının olmadığını, resmi kayıtlarda belge numarasının bulunmadığını ayrıca sanığın ayrıldığı tarihten sonra da kasa defterlerine herhangi bir belge numarasının yazılmamış olması nedeniyle 2010-2013 yıllarında kasa defterlerinin katılan şirketin nakit giriş ve çıkışlarına ait kayıtları tam olarak yansıtmadığını, ancak yardımcı kasa defterlerinin giriş ve çıkışları birlikte bir bütün olarak incelendiğinde, kasa fazlası veya kasa eksiğinin varlığından bahsedilebileceğini, tek başına tediye makbuz tutarıyla yapılan kaydın yeterli olmadığını, tek başına yeterli delil olabilmesi için yapılan kayıtların makbuz numaralarının da yazılması gerektiğini, ancak kasa defterlerinde makbuz numaralarını yazılı olmadığını,
bu nedenle kasa defterlerine yazılan tutarların dava konusu yapılan makbuzlarda belirtilen birebir karşılık olup olmadığının tam ve somut olarak tespitinin mümkün olmadığını tespit ettikleri, bu bilirkişi raporu tüm defter ve belgeler üzerinden karşılaştırma yapılarak tanzim edildiğinden soruşturma evresinde düzenlenen bilirkişi raporuna üstün tutulduğu ve çelişkili olarak kabul edilmeyerek katılan şirketin iddiaları dışında dosya kapsamı itibariyle başkaca herhangi bir delil de olmadığı gerekçesiyle sanığın üzerine atılı suçun işlendiğine dair yeterli delil bulunmadığına yönelik mahkemece verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiş, tebliğnamedeki eksik incelemeye yönelik bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda, isnat edilen suçun işlendiğine dair yeterli delil bulunmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin beraat hükmünün kanuna aykırı olduğuna ve eylemin suç teşkil ettiğine, eksik incelemeye, delillerin takdirine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 06/07/2020 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay 15. Ceza Dairesi Esas: 2018/ 3108 Karar: 2020 / 7500 Karar Tarihi: 06.07.2020
Son güncelleme: 20.06.2021