Vesayet Nedir?
Vesayet Ne Demek?
şeklinde belirtilmiştir.
Yaş Küçüklüğü
TMK m. 404 uyarınca velayet altında bulunmayan her çocuk vesayet altına alınır. Bu durum görevini yaptığı sırada noterler, nüfus memurları, mahkemeler ve idari makamlar tarafından tespit edildiği takdirde yetkili olan vesayet makamına derhal bildirme mecburiyeti vardır.
Kısıtlılık Hali
Kısıtlılık hali de vasi tayin edilmesini gerektiren haller olarak kanunda düzenlenmiş olup buna göre 4 durumda kişi hakkında kısıtlama kararı verilmesi mümkündür:
TMK m. 405’e göre akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle kendi işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için sürekli olarak yardıma ihtiyaç duyan ya da diğer insanların güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Yaş küçüklüğünde olduğu gibi bu durumda da görevini yaptığı sırada noterler, nüfus memurları, mahkemeler ve idari makamlar tarafından tespit edildiği takdirde yetkili olan vesayet makamına derhal bildirilme zorunluluğu vardır. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı resmi sağlık kurulu raporu ile ispat olunmalıdır. Kısıtlama kararı verilmeden önce kısıtlanması istenen kişinin dinlenilmesi hakimin takdirindedir.
Kişinin savurgan olması, alkol ya da uyuşturucu madde bağımlısı olması, kötü bir yaşama tarzına sahip olması veya malvarlığını iyi yönetememesi de kısıtlanmayı, vesayet altına alınmayı gerektiren hallerdendir. Ancak kısıtlama kararının alınabilmesi için sayılan bu özellikler sebebiyle kişinin ailesini veya kendisini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açması ve bu nedenle sürekli olarak bakıma ve korunmaya muhtaç olması ya da diğer insanların güvenliğini tehdit etmesi şartlarının oluşması gerekir. Bu şartların oluşması halinde dahi kısıtlama kararı verilmeden önce kişinin dinlenilmesi gerekmektedir.
Ergin olan ve hakkında bir yıl veya daha uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilen kişi kısıtlanır. Bu durumda cezayı yerine getirmekle yükümlü olan makam vesayet makamına hükümlünün cezasının icrasına başlandığını bildirir. Böylelikle hükümlüye vasi atanma işlemi yapılır. Uygulamada bu makam infaz savcılıklarıdır.
Yukarıda saymış olduğumuz kısıtlanmayı gerektiren bu sebepler zorunlu sebepler olup kişinin inisiyatifinde değildir. Ancak bu sebepler dışında kişinin talebine bağlı olarak kısıtlanması ve kendisine vasi tayin edilerek vesayet işlemi yapılması hali de kanunda sayılan kısıtlama sebeplerindendir. Böyle bir durumda talepte bulunan kişi yaşlılık, engellilik, tecrübesizlik veya ağır hastalık durumlarından biri veya birkaçı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat etmelidir.
Kesinleşen kısıtlama kararı TMK m. 410 uyarınca derhal kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan edilir. Bu ilanın yapılmasından önce iyiniyetli üçüncü kişiler kısıtlama kararından etkilenmez. Dolayısıyla hakkında kısıtlama kararı alınmış kişilerle ilandan önce yaptıkları işlemler ayırt etme gücünün yoksunluğuna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla hukuken sonuç doğuracaktır.
Vesayet altında olma durumunun sona ermesi vasi atanmasını gerektiren hallerin ortadan kalkmasıyla olur. Dolayısıyla yaş küçüklüğü sebebiyle kendisine vasi tayin edilen küçük TMK m. 470 uyarınca ergin olmasıyla, hürriyeti bağlayıcı ceza durumunda TMK m. 471 uyarınca hapis cezasının sona ermesiyle birlikte vesayet kendiliğinden kalkar. Diğer durumlarda ise yetkili mahkemenin kararıyla sona erer. Kısıtlı ve ilgililerden her biri kaldırılma isteminde bulunabilir. Kısıtlama kararı ilan edilmişse kaldırılması da ilan olunur.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmış olan kişinin üzerindeki kısıtlama kararının kaldırılması için bu hastalık veya zayıflığın ortadan kalktığı resmi sağlık kurulu raporu ile ispat olunmalıdır. Savurganlık, alkol veya zararlı madde bağımlılığı, malvarlığını kötü yönetme veya kötü yaşam tarzı nedeniyle kısıtlanmış olan kişinin bu kısıtlama kararının kaldırılması talebinde bulunabilmesi için en az son bir yıl boyunca bu nedenlerden dolayı bir kısıtlı hakkında bir şikayetin oluşmamış olması gerekir. Talep üzerine kısıtlama durumunda ise kısıtlamanın kaldırılması, kısıtlamayı gerektiren yaşlılık, deneyimsizlik, ağır hastalık veya engellilik hallerinin ortadan kalkması şartının gerçekleşmesine bağlıdır.
Son olarak vasilik görevinin süresinin dolması ve bu sürenin mahkeme tarafından uzatılmaması da sona erme hallerindendir.
Vesayet Davası
Vesayet davasında görevli ve yetkili mahkeme küçüğün veya vasi tayin edilecek kısıtlının ikamet ettiği yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesidir. Vasilik davası, hasım gösterilmeksizin küçük veya kısıtlının açık kimliği ve vasi tayin edilmesini gerektirecek durumun da açıkça belirtildiği bir dava dilekçesinin Sulh Hukuk Mahkemesine sunulmasıyla açılır. Bunun yanı sıra kanunda zorunluluk arz eden hallerde resmi sağlık kurulu raporunun da ek olarak sunulması gerekir. Varsa tanık isimleri de belirtilmelidir.
Vasilik davası sonucunda kişi kısıtlandığı ve kendisine vasi tayin edildiği takdirde bu vasi 2 yıllığına görevlendirilir. Bu süre ikişer yıl uzatılabilir. Ancak vasi 4 yıl sonunda görevden çekilebilir. Vasi olarak tayin edilen kişi ergin olmalıdır. Bir kimseye birden çok vasi atanması da mümkündür. Vasi olarak görevlendirmede eş veya yakın akrabalara, yerleşim yerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler de göz önünde bulundurulmak suretiyle öncelik tanınır. Ayrıca kendisine vasi tayin edilecek kısıtlının veya anne ve babasının göstereceği kişi, haklı nedenler engel olmadıkça vasi olarak atanır.
Kişinin menfaatinin haklı gösterdiği durumlarda vesayet istisnai olarak bir aileye verilebilir ve kişinin en az üç hısımından oluşan bir aile meclisi oluşturulur. Bu durumda özel vesayet söz konusu olur.
Vesayet Makamı ve Denetim Makamı Nedir?
Sulh Hukuk Mahkemesi vesayet makamı olarak da bir başvuru mercidir. TMK m.461 uyarınca vesayet altında bulunan ayırt etme gücüne sahip kişi ve ilgili olan herkes vasinin eylem ve işlemlerine karşı Sulh Hukuk Mahkemesine şikayette bulunabilir. Asliye Hukuk Mahkemesi ise denetim makamı fonksiyonu görmektedir. Dolayısıyla Sulh Hukuk Mahkemesinin işlemlerine karşı ilgili herkes kararın tebliğ edildiği günden itibaren on gün içerisinde denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesine itiraz da bulunabilir.
TMK’nun 462. maddesinde Sulh Hukuk Mahkemesinden izin alınmasını gerektiren işlemler sayılmıştır. Gayrimenkullerin alım, satım ve rehin işlemleri, ödünç alma ve verme, kambiyo taahhüdü altına girilmesi ve kendisine vasi tayin edilen kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi işlemleri bunlardan bazılarıdır. TMK 463. maddesinde ise Sulh Hukuk Mahkemesine ek olarak ayrıca denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesinden de izin alınmasını gerektiren işlemler tahdidi olarak sayılmıştır. Kısıtlının evlat edinme veya edinilmesi, vatandaşlığa girmesi veya vatandaşlıktan çıkması, kısıtlının sorumluluk altında kalacağı ticari ortaklıklara katılması, mirasın reddi, kabulü veya miras sözleşmesi yapılması, kısıtlı ile vasi arasında sözleşme yapılması bu işlemlerdendir.
Sonuç
Vesayet ergin olmayan küçükler ile kısıtlılar için kanunda öngörülen şartların oluşması halinde kişiliklerine ve malvarlığına ilişkin hususlarda menfaatlerinin korunması ve hukuki işlemlerde temsil edilmelerini sağlayan hukuki bir kurumdur. Kişinin vesayet altına alınmasını gerektiren haller kanunda yaş küçüklüğü ve kısıtlılık hali olarak düzenlenmiştir. Vesayet altına alınmayı gerektiren hallerin ortadan kalkması durumunda vesayet kendiliğinden ya da Sulh Hukuk Mahkemesinin kararıyla sona erer. Vasilik davası küçüğün veya vasi tayin edilecek kısıtlının ikamet ettiği yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine küçük veya kısıtlının açık kimliği ile kendisine vasi tayin edilmesini gerektirecek halin belirtildiği bir dava dilekçesi ile başvurulmak suretiyle açılır.