Velayet Nedir?
Velayet nedir? Velayet kavramının yüklediği hak ve sorumluluklar nelerdir? Velayet konusu Türk Medeni Kanunu ve milletlerarası sözleşmelerde ne şekilde düzenlenmiştir? Çocuk üzerinde bu sahip olan kişiler kimlerdir ve bu hakkın kapsamı nedir? Velayet hakkının kaldırılması ya da değiştirilmesinin şartları nelerdir?
Velayet Ne Demek?
Velayet kavramına doktrinde farklı tanımlamalar getirilmiş olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda buna ilişkin açık bir tanım mevcut değildir. Bir tanıma göre velayet anne ve babaya çocuk ile ilgili gerekli olan kararları alabilmeleri için kanun tarafından tanınmış bir yetkidir. Bu tanım kapsamında çocuk, ergin olmayan veya hakkında kısıtlılık kararı alınmış olan ergin çocuklar olabilir. Doktrindeki diğer bir tanıma göre ise yine kanun tarafından anne ve babaya çocuğu geleceğe hazırlamak, bağımsızlığını kazandırıp kendini yönetebilecek yetişkin bir birey olarak topluma kazandırmak için tanınmış olan bir haktır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 335.-351. maddeleri arasında düzenlenmiş olan bu hak kural olarak ana ve babaya tanınmıştır ve yasal bir sebep olmadığı müddetçe ana ve babadan alınamaz. Ancak eşlerden birinin ölümü halinde velayet sağ kalan eşe ait olur. Bu hakkın başlangıcı olarak ana açısından çocuğun hak ehliyetini elde etmesi baba açısından ise çocuk ile soy bağının kurulması tarihi dikkate alınır. TMK m. 28/2 uyarınca; “Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.”
Babalık karinesi başlıklı TMK m. 285’e göre ise evlilik birliği içerisinde doğan ya da evliliğin sona erdiği tarihten başlayarak üç yüz gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Ayrıca üç yüz günlük süre geçtikten sonra da ana evlilik sırasında hamile kaldığını ispatladığı takdirde çocuk ile koca arasında soy bağı kurulması mümkündür. Bu maddeler dikkate alındığında hem ana hem de baba için bu hakkın başlangıç tarihi olarak çocuğun ana rahmine düştüğü an esas alınır.
Velayet Hakkı Nedir?
Velayet hakkı kapsamında anne ve babanın yerine getirmesi gereken yükümlülükler vardır. Öncelikle anne ve baba çocukla ilgili her konuda çocuğun menfaatini gözeterek karar almalıdırlar. Anne ve baba çocuklarını imkanları ölçüsünde eğitmek; bedensel, ruhsal, sosyal ve ahlaki gelişimini sağlamak ve onu korumak ile yükümlüdürler. Anne ve babanın bu bakım borcu çocuk ergin oluncaya kadar devam eder, ancak çocuk ergin olduğu halde eğitim almaya devam ediyorsa eğitim sona erinceye kadar bakım borcu devam eder. Bedensel veya zihinsel engeli bulunan çocuklar için ise yetenek ve eğilimleri doğrultusunda genel bir eğitim sağlamalıdırlar.
Bu yükümlülüklerin yanı sıra ana ve baba çocuğun adını koyma, dini eğitimini belirleme haklarına sahiptir. Üstelik bu hak TMK m. 341 uyarınca uluslararası sözleşmelerle dahi sınırlanamayacak bir haktır. Velayet hakkı sahibi olan ana ve baba aynı zamanda çocuğun yasal temsilcisi konumundadır. Dolayısıyla üçüncü kişilere karşı çocukları adına işlem yapma, karar alma özgürlüğüne sahiptirler. Eşlerden birinin temsil yetkisi kapsamında yaptığı işlemde üçüncü kişiler diğer eşin de rızasının olduğunu varsayabilir.
Velayet hakkı kurumu doktrindeki baskın görüşe göre çocuğun sadece kişisel haklarını değil aynı zamanda malvarlığı haklarını da kapsamına almaktadır. TMK m. 352 uyarınca anne ve baba çocuğun malvarlığını yönetme hak ve yükümlülüğüne sahiptir. Velayet altındaki çocuk borçlarından malvarlığıyla sorumludur. Bu halde ana ve babanın çocuğun malvarlığı üzerindeki hakları dikkate alınmaz. Ayrıca çocuğun fiil ehliyeti vesayet altındaki kişinin fiil ehliyeti ile aynı durumdadır.
Ayırt etme gücüne sahip çocuk velisinin izniyle onlar adına hukuki işlemde bulunabilir. Bu işlemler sebebiyle ana ve baba borç altına girer. Ancak çocuk ile ana veya baba arasında veyahut çocuk ile üçüncü kişiler arasında ana ve babanın menfaatine olacak şekilde hukuki işlem yapılarak çocuğun borç altına girebilmesi için bu hukuki işleme bir kayyımın katılması ve hakimin onay vermesi gerekmektedir.
Ana ve babanın hak ve yükümlülüklerinin yanı sıra çocuğa da kanun tarafından tanınmış hak ve yükümlülükler vardır. Velayet altındaki çocuğun en temel yükümlülüğü ana ve babasının sözünü dinlemektir. Çocuk ana ve babanın rızası olmaksızın aile evini terk edemez.
Velayet Davası
Velayet davası velâyetin değiştirilmesi ya da kaldırılması konusunda olabilir. TMK m. 183 uyarınca eşlerin boşanmasından sonra velayet kendisine bırakılan anne veya babanın başka biriyle evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların ortaya çıkması ve zorunlu kılması halinde hakim, anne ve babadan birinin talebi üzerine veya re’sen gerekli tedbirleri alır. Velâyetin değiştirilmesine ilişkin olan bu madde hükmünden anlaşılacağı üzere bu sebepler tahdidi olarak sayılmış olmayıp çoğaltılması mümkündür. Uygulamada en çok karşılaşılan örnekler çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, maddi durumunun yetersiz olması, çocuğa fiziksel olarak şiddet uygulanması, alkol veya uyuşturucu bağımlılığının olması gibi durumlardır.
Velayet hakkının kaldırılması ise çocuğun hem anneden hem babadan alınabilmesini kapsamakta olup kaldırılma nedenleri TMK m. 348’de tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre; çocuğun korunması için alınmış olan diğer tedbirlerden sonuç alınamaz ya da bu tedbirlerin yetersiz olacağı daha önceden anlaşılırsa hakim 2 şartın varlığı halinde bu karara hükmedebilir. Bu şartlar:
- Ana ve babanın tecrübesizliği, hastalık durumu, başka bir yerde bulunması veya buna benzer sebeplerden ötürü çocuğa karşı olan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirememesi
- Ana ve babanın çocuğa yeterli seviyede ilgi göstermemesi veya ona karşı olan sorumluluklarını ağır biçimde savsaklaması.
Velayet ana ve babanın her ikisi için de kaldırılırsa çocuk için bir vasi atanır. Ayrıca bu karar aksi belirtilmedikçe, mevcut ve doğacak olan bütün çocuklar için geçerlidir. Bu kaldırılma kararına rağmen ana ve babanın çocuğun bakımı ve eğitimi için maddi yükümlülükleri devam eder. Ancak anne ve baba ekonomik olarak bu yükümlülükleri yerine getiremeyecek durumda ise ve çocuğun da ödeme gücü yok ise eğitim ve bakım giderleri Devlet tarafından karşılanır.
Çocuk üzerindeki bütün hakların anne ve babadan alınmasından sonra durum ve koşulların değişmesi halinde bu tedbirler yeni şartlara uyumlu hale getirilir. Ayrıca kaldırma kararının alınmasını gerektiren neden ortadan kalkarsa hakim, anne veya babanın talebi üzerine veya re’sen velayet hakkını geri verir.
Bu kararlar dışında hakimin bu hakka ilişkin geçici tedbir niteliğinde kararları da söz konusu olabilir. Buna göre; anne ve baba arasında açılmış olan boşanma veya ayrılık davası süresince çocuğun bakımı ve korunmasını üstlenmek üzere bir tarafa bu hak tanınır. Diğer taraf ise çocuk ile geçici kişisel ilişki kurma hakkına sahip olmakla beraber mahkemece çocuk için hükmedilen tedbir nafakasını da ödemekle yükümlüdür. Bu karar tedbir niteliğinde bir karar olup dava sonucunda çocuğun kime bırakılacağı hususu ayrıca hükme bağlanır. Çocuğun fiziksel ve psikolojik anlamda olumsuz bir gelişim göstermesi durumunda taraflara bırakılmayıp, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna veya bir aile yanına bırakılması kararı verilebilir.
Bu konuda Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Eşler Arasında Eşitlik” başlıklı 5. maddesi uyarınca gerek evlilik birliği içerisinde gerekse boşanmadan sonra eşler çocuk üzerindeki hak ve yükümlülükler açısından eşit konumdadırlar.
Ortak Velayet
Ortak velayet kurumu evlilik birliği içinde geçerli olup boşanmadan sonra da uygulanabilmesi hususu Türk Hukukunda milletlerarası sözleşmeler ve güncel Yargıtay kararları ışığında yeni denebilecek bir gelişmedir. Bu konuda “Ortak Velâyet” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.
Sonuç
Velayet kısaca müşterek çocuğun yetiştirilmesi, bakımı ve gözetimi hususlarında anne ve babaya tanınan temsil hakkıdır. Temsil hakkı dolayısıyla ana ve baba çocuğuna isim koyma, çocuğun dini eğitimini belirleme, üçüncü kişilere karşı çocukları adına işlem yapma yetkisine de sahiptir. Bu hak beraberinde çeşitli yükümlülükleri de getirmektedir. Çocuklarını imkanları ölçüsünde eğitmek; bedensel, ruhsal, sosyal ve ahlaki gelişimini sağlamak ve onu korumak, çocuğun menfaatini gözeterek karar almak bunlardan bazılarıdır. Kural olarak evlilik birliği içerisinde ortak velayet geçerli olup uluslararası sözleşmelerle birlikte boşanma halinde de bu kurum uygulama alanı bulmuştur.
Hakim, Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen şartların oluşması halinde, anne ve babanın istemi üzerine veya re’sen çocuğun üstün yararı da gözetilmek suretiyle velayet hakkının kaldırılması ya da değiştirilmesi kararına hükmedebilir.