Zilyetlik Nedir?

Zilyetlik bir eşya üzerinde tesis edilen fiili hakimiyeti ifade eder. Bir malı kullanma, el altında bulundurma anlamına gelen zilyetlik, mülkiyet kavramından farklıdır; ancak, söz konusu iki kavram, günlük yaşamda sıkça karıştırılan kavramlardandır. Mülkiyet, bir hakkı ifade ederken, zilyetlikle kastedilen bir fiili durumdur. Zilyet olunan eşya ile kişi arasında fiili bir bağ tesis kurulur. Mülkiyette ise, eşya ile malik arasında hukuki bir bağ tesis edilir.

Zilyetlik halinden söz edilebilmesi için, fiili egemenliğin varlığının yanı sıra zilyetlik iradesinin de mevcut olması gerekir. “Zilyetlik Nedir?” sorusu üzerinde temellenen içeriğimizde; işbu kavrama ilişkin merak edilen hususlar yanıt bulmakta olup, kavramın net bir biçimde anlaşılabilmesi için dikkatle okunması tavsiye olunur. Zilyetlik nedeniyle yaşanan uyuşmazlıklarda deneyimli ve yetkin bir avukatın yardımına başvurmak, vekaletname vermek suretiyle davanın takibini avukat marifetiyle sağlamak, en doğru yaklaşım olacaktır.

Zilyetlik bağı, kişi ile eşya arasında tesis edilen zilyet ilişkisini ifade eder. Zilyetlikteki fiili durum, pek çok farklı biçimde tekevvün edebilir. Taşınır ve taşınmaz eşyaların doğası gereği, eşyanın sahibi ile zilyedi genellikle aynı kişidir. Mal sahibi, kira akdine dayanarak taşınmazını bir başkasına kiraya verebilir. Bu tür bir örnekte zilyet, kiracıdır. Bu durumda zilyetlik ilişkisi, kiracı evden çıkıncaya değin yahut kiracı tahliyesi gerçekleşene kadar devam eder.

Bir eşya üzerinde kurulan irtifak haklarına sahip kimseler de eşya üzerindeki hakimiyetleri devam ettiği sürece zilyet sıfatını haizdirler. Zilyetliğin kurulmasına ilişkin bir diğer önemli husus; hukuka uygun yollar dışında hukuk dışı haller sonucu da bu ilişkinin kurulabileceğidir. Zira, bu ilişkiyle yalnızca fiili durum ifade edildiği için birçok yolla kurulabilmesi mümkündür. Somut bir örnek vermek gerekirse; söz gelişi, birtakım mal varlıklarını hukuk dışı yollarla ele geçiren hırsız, söz konusu malların zilyedi durumundadır.

Zilyetliğin İşlevleri

Zilyetlik ilişkisinde dört temel işlevden söz edilebilir. Bunlar; aleniyet ve karine işlevi, iktisap işlevi, koruma işlevi, huzur ve sükunu sağlama işlevidir. Söz konusu fonksiyonları kısaca izah etmek, konunun net bir biçimde anlaşılabilmesi için isabetli bir yaklaşım olacaktır.

Aleniyet ve Karine İşlevi

Taşınmazlar açısından tapu sicili ile sağlanan aleniyet; taşınırlar içinse zilyetlik ile birlikte sağlanır. Bu itibarla, taşınır bir eşyanın zilyedi, ilgili eşyanın maliki kabul edilir. Bu durum yalnızca karine teşkil eder. Dolayısıyla, aksi her zaman iddia ve ispat edilebilir.

İktisap İşlevi

İktisap işlevinde iki önemli husus mevcuttur. İlki; herhangi bir hakkı olmadan tapuda malik olarak görünen kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız on yıl süreyle ve iyi niyetle sürdürürse, bu duruma itiraz edilemez; dolayısıyla, bu hususta tapu iptal davası açılamaz. Öte yandan; tapu kütüğünde herhangi bir kaydı olmadan bir taşınmazı davasız ve aralıksız yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyedinde bulunduran kişi, söz konusu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tescil edilmesini talep edebilir.

Yine benzer şartlar altında, tapu kütüğünde maliki anlaşılamayan yahut yirmi yıl önce hakkında gaipliğe karar verilmiş bir kişi adına kayıtlı bulunan taşınmaz için de zilyet, ilgili taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tescil edilmesini isteyebilir. İkincisi; bir başkasına ait olan taşınır bir malı, davasız ve aralıksız bel yıl süre boyunca, iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyedinde bulunduran kişi, zamanaşımı yoluyla söz konusu taşınırın maliki sıfatını kazanır.

Koruma İşlevi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ilgili hükümleri uyarınca borç ilişkisinde, alacakla ilintili bir malın alacaklının zilyedi altında bulunması durumunda, alacaklının bu mal üzerinde hapis hakkını kullanabileceğini düzenlemiştir. Zilyedi olunan mal; taşınır bir mal olabileceği gibi kıymetli evrak da olabilir. Kanun tarafından alacaklıya tanınan hapis hakkı, ancak borç ödeninceye değin kullanılabilir. Bu noktada iki mühim husus vardır; evleviyetle muaccel bir borcun mevcudiyeti gerekir ve zilyetliğe konu eşya, borç ile ilişkili olmalıdır.

Huzur ve Sükunu Sağlama İşlevi

Huzur ve sükunu sağlama işlevi, aleniyet ve karine işlevinin bir uzantısıdır. Buna göre; hiç kimse, bir başkasının zilyedi olduğu bir şeyi, o şey üzerinde hakkı olduğu iddiasıyla zilyedinden zorla alamaz.

Zilyetliğin Türleri Nelerdir?

Zilyetlik, birçok açıdan farklı ayrımlarla türlere ayrılabilir. Bunları kısaca izah etmek gerekirse:

Dolaylı – Dolaysız Zilyetlik

Bir eşyanın dolaysız zilyedi, eşya üzerindeki fiili hakimiyetini doğrudan sürdüren kişidir. Eşya üzerinde dolaylı zilyede sahip kişi ise, eşya üzerindeki fiili hakimiyetini bir başkası üzerinden sürdüren kişidir. Somutlaştırmak adına bir örnek vermek gerekirse; söz gelişi, ticari taksisini işletmesi için bir şoföre kiralayan malik, taksinin dolaylı zilyediyken, şoför dolaysız zilyedi durumundadır.

Tek Başına – Birlikte Zilyetlik

Zilyetliğe yalnızca bir kişinin sahip olması durumunda tek başına; birden fazla kişinin sahip olması durumunda birlikte zilyetlikten söz edilir. Birlikte zilyetlikse; müşterek ve iştirak halinde zilyetlik olmak üzere iki başlıkta incelenir. Zilyetliğe sahip kişilerin birbirinden bağımsız hareket edebildiği durumlarda müşterek; birlikte hareket etmeleri gereken durumlarda ise iştirak halinde zilyetlik söz konusudur.

Eşyada – Haklarda Zilyetlik

Zilyetliğe konu şey, kural gereği eşyadır; ancak, kimi hallerde haklar üzerinde de bu ilişki kurulabilir.

Emin Sıfatıyla Zilyetlik

Zilyedin, malik ya da yetkili temsilcinin rızasıyla zilyet olması halinde bu vasıftan söz edilir. Söz gelişi, bir buzdolabı, tamir edilmek amacıyla sahibi tarafından tamirciye bırakılırsa, tamirci, emin sıfatıyla zilyettir.

Başkası İçin – Kendisi İçin Zilyetlik

Zilyet, bu ilişkiyi kural gereği kendisi için tesis eder. Başkası için zilyetliğin söz konusu olabilmesi için, ilişkinin bir başkası için tesis edilmesi gerekir.

Asli – Feri Zilyetlik

Sınırlı ayni bir hakkın ya da kişisel bir hakkın tesis edilmesini veya kullanılmasını sağlamak için malik olunan eşya bir başkasına teslim edilebilir. Bu tür bir durumda, teslim eden de teslim alanda zilyet sıfatını haizdir. Eşyanın maliki asli zilyet konumundayken, eşyayı teslim alan feri zilyet durumundadır. Taşınır bir eşya üzerinde feri zilyet ilişkisini haiz kişi, eşyayı iyi niyetle teslim aldığı kişinin mülkiyet karinesine dayanabilir.

Taşınır üzerinde kişisel veya sınırlı ayni hak iddiasıyla zilyet olan kişi tarafından ileri sürülen hakkın mevcudiyeti, karine olarak var kabul edilir; ancak, eşya üzerinde feri zilyet olan kişinin bu karineyi, eşyayı kendisine veren kimseye karşı ileri sürme hakkı yoktur. Feri zilyetler, asli zilyetlerin eşya üzerinde sahip olduğu koruma yetkilerinin pek çoğuna sahiptir. Bu kapsamda, zilyetliği muhafaza etmek amacıyla zor kullanma, tecavüze mani olmak için orantılı güç kullanma yetkilerini elinde bulundurur.

Feri zilyet, eşyayı korumak amacıyla sahip olduğu zor kullanma ve orantılı güç kullanma yetkisinin yetersiz kaldığı hallerde, zilyetliği koruyucu dava yollarına başvurabilir. Mülkiyetin zamanaşımı ile kazanılması, ancak malik sıfatıyla sahip olmada geçerlidir. Bu itibarla, bu açıdan değerlendirildiğinde asli zilyet ve feri zilyet ayrımı önemlidir.

Hakka Dayanan – Haksız Zilyetlik

Zilyet, zilyetlik ilişkisini çoğu zaman bir hakka dayanarak tesis eder. Haksız zilyet, istisnadır. Dayanılan hak, genellikle mülkiyet hakkıdır. Zilyet, kiralama, rehin, ariyet vb. hallerde de bir hakka dayanır; ancak, haksız zilyet, herhangi bir hakka dayanmaz. Haksız zilyede örnek vermek gerekirse; hırsız, çaldığı mal üzerinde haksız zilyettir. Buna benzer şekilde; bir taşınmaz üzerinde zilyet olarak haksız işgalde bulunan kişinin zilyetliği de haksız zilyettir. Bu tür bir durumda, haksız zilyetten haksız işgal tazminatı talep edilebilir.

Hakka dayanan ve haksız zilyette ifade edilmesi gereken bir diğer önemli husus; zilyetlik altında bulunan eşyanın herhangi bir hakka dayanmadığının bilinmemesi, yani iyi niyetli haksız zilyet halidir. Zilyedin bu durumu bilmesi gerekli değilse yahut zilyet tarafından bilinebilecek bir durumda değilse, iyi niyetli haksız zilyetten söz edilir. İyi niyetli haksız zilyet, zilyedin iade borcunun kapsamının belirlenmesinde önem teşkil eder.

İyi niyetli haksız zilyet, karineyle mevcut hakkına uygun biçimde eşyayı kullanır ve eşyadan yararlanırsa, eşyayı geri vermekle borçlu olduğu kişiye karşı tazminat borcu altında değildir. Öte yandan, iradesi dışında eşyanın zarar görmesinden ya da kaybolmasından da sorumlu değildir. İyi niyetli haksız zilyet, eşyayı iade etmekle borçlu olduğu kişiden, eşya için yaptığı zaruri ve faydalı masrafların tazmin edilmesini talep edebilir. Zilyet, söz konusu tazmin talebinin giderilmesine değin, malı iade yükümlülüğünden kaçınabilir.

Zilyetliğin Kazanılması

Zilyetlik; aslen kazanma, devren kazanma, tesissen kazanma ve miras yoluyla kazanma olmak üzere dört farklı şekilde kazanılır. Zilyetlik kazanma yollarını kısaca izah etmek gerekirse:

zilyedliğin kazanılması

Aslen Kazanma

Aslen zilyetlik kazanma; kişinin, bir eşya üzerinde tek taraflı irade göstermek suretiyle fiili hakimiyet tesis etmesidir. Aslen zilyetlik kazanmada bir başkasının rızasının olup olmaması önemli değildir. Aslen zilyetlik kazanılan eşya üzerinde daha önce zilyetlik bulunuyor da olabilir. Daha öncesinde eşya üzerinde zilyetlik bulunup bulunmaması da önemli değildir. Aslen kazanmanın en yaygı hali, sahipsiz eşyaların hakimiyet altına alınmasıdır.

Devren Kazanma

Devren zilyetlik kazanma; daha öncesinde var olan zilyetlik ilişkisinin, zilyedin iradesiyle bir başkasına devredilmesini ifade eder. Devren zilyetlik kazanılmasına bir örnek vermek gerekirse; bir eşyanın satılarak bir başkasına zilyetlik kazandırılması. Öte yandan, mülkiyetin zamanaşımı ile kazanılması da devren zilyetliğe örnektir. Devren zilyetlik kazanılması, eski zilyedin iradesi ile gerçekleşebileceği gibi mahkeme kararıyla da gerçekleşebilir.

Tesissen Kazanma

Tesissen zilyetlik kazanmada, mevcut zilyedin eşya üzerindeki zilyetliği devam eder; ancak, kendi iradesiyle eşya üzerinde bir başkasına da yeni bir zilyetlik ilişkisi kurulur. Bu durum, tek başına zilyetlik ilişkisinin birlikte zilyetliğe dönüşmesi biçiminde gerçekleşebileceği gibi, yalın zilyetliğin dereceli zilyetliğe dönüştürülmesi biçiminde de gerçekleşebilir. Söz gelişi, kira akdi ile kiralanan eşyanın kiracıya teslim edilmesi, tesissen zilyetlik kazanılmasına örnek teşkil eder.

Miras Yoluyla Kazanma

Miras yoluyla zilyetlik kazanma, diğer zilyetlik kazanım yollarından farklıdır. Burada zilyet iradesi ve fiili hakimiyet unsurunun mevcudiyeti aranmaz. Miras bırakanın vefatından sonra malların mirasçılara intikali sağlanmamış olsa da mirasçılar, söz konusu mallar üzerinde zilyetlik, miras yoluyla kazanır.

Hükmen Teslim Nedir?

Hükmen teslim, zilyetlik ilişkisinin nakli açısından mühimdir. Zilyetliğin nakli; teslimli ya da hükmen teslim biçiminde olabilir. Zilyetliğin teslimli nakli; zilyetliği devredenle devralanın nakil sırasında hazır bulunması biçimde gerçekleşebileceği gibi, hazır bulunmayan kişiler arasında da zilyetliğin bu yolla nakledilebilmesi mümkündür. Doğrudan eşyanın verilmesi biçimde olabilen teslim, eşyayı temsil eden bir şeyin verilmesi biçiminde de tezahür edebilir. Örneğin, kiraya verilen evin anahtarının kiracıya verilmesi, buna örnek teşkil eder.

Zilyetliğin hükmen tesliminde, eşyanın eski zilyedinin fiili hakimiyeti altında kalma sebebi ile zilyetliğin devir konusunun birbirinden bağımsız olması gerekir. Örneğin; evini satan kimse, parasını alamadığından dolayı ev üzerinde hapis hakkını kullanmakta ve evde yaşamaya devam etmekteyse, bu durumun hükmen teslim kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.

Zilyetliğin hükmen tesliminde bildirim yükümlülüğü getirilerek zilyetlik kazanan 3. kişilerin zarar görmesi engellenmek istenmiştir. Bu şekilde bir 3. kişiye devir söz konusu olduğunda, bu durum, ancak zilyetlik ilişkisi devam edene ve devralacak kimseye bildirildikten sonra hüküm ve sonuç doğurur.

Zilyetlik Davaları

Zilyetliğin tecavüze karşı korunması için kuvvet kullanılması, her zaman yeterli olmayabilir. Bu tür bir durumda, zilyetliğin korunması amacıyla dava yoluna başvurulur. Zilyet, eşya üzerindeki fiili hakimiyetini kaybetmiş ve eşyayı geri alamamışsa, eşyanın artık bir başka zilyedi vardır. Bu itibarla, eşyanın geri alınabilmesi ve haksız fiile nedeniyle tazminat talebi için dava yoluna gidilmesi gerekir. Dava ehliyeti, taşınmazlar açısından tapuda adına tescil olan kişilere tanınmıştır.

Taşınırlar açısından ise; hukuki yararı olması koşuluyla zilyet olan herkes, dava ehliyetini haizdir. Zilyetlik davaları; zilyetliğin iadesi davası ve tecavüzün refi davası olmak üzere ikiye ayrılır. İlk olarak, tecavüzün refi davasını izah etmek gerekirse; mevcutta devam eden bir tecavüz vardır ve bu tecavüz nedeniyle zilyetliğin kullanımı zorlaştırılmakta ya da engel olunmaktadır. Tecavüzün refi davası; saldırının sona ermesi, sebebin ortadan kalkması veya zararın giderilmesi amacıyla açılır.

Zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davası ise bir diğer zilyetlik davasıdır. İşbu davada davacı, haksız şekilde kendisinden alınmış olan zilyetliğin kendisine verilmesini talep eder. Davacı, zilyetliğin haksız olarak kendisinden alınması nedeniyle maruz kaldığı zararın tazminini de talep edebilir. Davacı, yani zilyetliği gasp edilen kişi; asli zilyet ya da feri zilyet olabilir. Davacı, davaya konu eşya üzerinde zilyetliği bulunduğunu ve zilyetliğin bir başkası tarafından gasp edildiğini ispat etmelidir.

Zilyetliğe Dayalı Ne Demek?

Zilyetlik, eşya üzerinde tesis edilen fiili hakimiyeti ifade eder. Zilyetliği elinde bulunduran kişiye birtakım yetkiler tanıyan fiili bir durumdur; ancak, hak değildir. Arapça kökenli bir sözcük olan zilyetlik, dilimizde “bir malı kullanmakta olma durumu” ve “eldeci” anlamlarına gelmektedir. Bir şey üzerinde iradi olarak fiili hakimiyet kurulmasıyla başlayan zilyetlik, o şey üzerindeki fiili hakimiyetin iradi ya da gayriiradi sona ermesine değin süren hukuki ve fiili durumdur.

Eşya üzerinde kurulan fiili hakimiyeti işaret eden zilyetlik; eşya üzerinde kullanma ve el altında bulundurma anlamına gelir. Zilyetlik halinden söz edilebilmesi için, fiili egemenliğin yanı sıra zilyetlik iradesinin de mevcudiyeti aranır Zilyetlik ile birlikte zilyet; eşya üzerinde kullanma, yararlanma ve koruma yetkilerini kazanır. Mülkiyete karine teşkil eden zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.973’te şu şekilde düzenlenmiştir:

Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir.

Zilyetliğe dayalı davanın ne kadar süreceği hususu, uygulamada merak edilen konular arasında yer alır. Tapu iptal davasının neticelenmesi için gereken süre, somut dosyanın özelliklerine ve koşullarına göre belirlenmekte olup azami 731 gündür. Dava, 731 gün sürmesine karşın henüz sonuçlanmamışsa; mahkeme, davanın iptali yönünde karar verebilir. Uygulamada merak edilen bir başka husus, zilyet hakkının kaç yıl olduğudur. Bu husus, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un 730. Maddesinde şu şekilde yanıtlanmıştır:

“Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”

Zilyetlik Hakkı Nedir?

Zilyetlik, 4721 sayılı Kanunun 973.maddesinde düzenleme alanı bulmuştur. İşbu kanunun ilgili maddesi uyarınca zilyetlik, “bir şey üzerinde fiili hakimiyet” olarak ifade edilmiştir. Fakat, hükümde belirtilen fiili hakimiyetten, fiilen el altında bulundurma anlamı çıkarılmamalıdır. Zira, m.973’ten sonra m.974’te “zilyet, bir sınırlı ayni hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur” hükmüne yer verilmiş, el altında bulundurmanın şart olmadığı belirtilmiştir.

zilyetlik hakk nedir

Taşınmaz Mal Zilyetliği Nedir?

Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un uygulama şekli ve esaslarına dair yönetmelik hükümleri uyarınca, taşınmaza tecavüz veya müdahale kapsamında değerlendirilen haller şunlardır:

  • Arsa, tarla ve bahçe gibi arazi üzerinden sürekli gelip geçerek zilyedin taşınmazdan faydalanmasına mani olmak,
  • Ekim ve dikimde bulunmak,
  • Bir başkasının taşınmazına taş, ağaç, toprak, gübre ve sair şeyleri bırakarak zilyedin taşınmazdan faydalanmasına mani olmak,
  • Bir hak iddia etmek suretiyle tarla veya bahçedeki mahsulü biçmek, toplamak,
  • Bir başkasına ait arazi üzerinden su geçirmek üzere ark açmak,
  • Sulama veya içme sularından, su kuyularından, sarnıçlardan, su yollarından, su borularından ve arklardan faydalanmayı engellemek,
  • Bina yapmak, temel açmak, hendek kazmak,
  • İfade edilen hallere benzer davranışlarda bulunmak.

Müşterek veya iştirak halinde mülkiyetten doğan zilyetlik; taşınmaz mal üzerinde birden fazla kişinin birlikte zilyet oldukları mülkiyet halini ifade eder. Bu kişilerin, yani taşınmaza hissedar olan kişilerin ihtilafa düşmeleri halinde, ilgili taşınmazı fiilen tasarruf edenin zilyetliğinin hem diğer hissedarlara hem de üçüncü şahıslara karşı korunması esastır. Bu ve benzer hallerde, müşterek hissedarlıktan bahisle 3091 sayılı Kanun hükümlerinin tatbik edilmesi mümkün değildir.

Miras yoluyla birden fazla mirasçıya intikal eden taşınmaza tecavüz veya müdahalenin önlenmesi adına, 3091 sayılı Kanun kapsamında başvuruda bulunulabilir ve zilyetliğini fiili olarak sürdüren kişilerin zilyetlikleri hem diğer mirasçılara hem de üçüncü kişilere karşı korunur.

Ortaklık ve Kira Sözleşmesi

Taşınmaz üzerindeki ihtilafın kira akdinden veya ortaklıktan vücut bulması, idarenin taşınmaza fiili olarak kimin yahut kimlerin zilyet olduklarını araştırarak karar vermesine mani teşkil etmez. Kira sözleşmesinin veya ortaklığın sonlanıp sonlanmadığı, mevcut durumda geçerli olup olmadığı, adli yargının çözümleyeceği üstün hak iddiası niteliği taşır.

Damlı Yapı ve Fuzuli İşgal

3091 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı; konut, depo, dükkan ve ahır gibi damlı yapıların fuzuli işgal edilip edilmemesine bağlıdır.

Fuzuli İşgal

Fuzuli işgal; bir taşınmazı, sahibinin rızası ve izni olmaksızın işgal etmedir. Bir diğer ifadeyle; taşınmazın maliki ya da malik yerine işlem yapmaya yetki sahibi vekil yahut mümessil gibi kişilerle hukuki bir ilişki kurmaksızın rıza alınmadan, henüz boşaltılmamış ya da herhangi bir şekilde boşalan damlı bir yapıya, fiili bir durum yaratmak suretiyle kendiliğinden girme halidir.

Başvuru

Taşınmaza yönelik tecavüz ya da müdahalenin önlenmesi amacıyla yetkili mercie başvuru hakkı, söz konusu taşınmazın zilyedine aittir. Birden fazla zilyet olması durumunda, zilyetlerden birinin müracaat etmesi kafidir. Kamu kurumları ve kamu kuruluşları, kamu idareleri ve tüzel kişilerin müracaatları, taşınmazın ait olduğu kurum, kuruluş, idare veya tüzel kişinin yetkilisi tarafından yapılır. Köye ait taşınmaz mallarda ise, köy ahalisinden herhangi birisi başvuruda bulunabilir.

Başvuru, dilekçe vermek suretiyle merkez ilçelerde Valiliklere; ilçelerde ise Kaymakamlıklara yapılır. Başvuru, ilgili tarafından bizzat yerine getirilebileceği gibi, yasal temsilcileri üzerinden de yapılabilir. Başvurunun posta üzerinden yapılması halinde, başvurunun yasal süresine riayet etmek suretiyle bizzat ya da yasal temsilcisi tarafından yapılması gerekliliği, müracaat sahibine yazılı olarak ibraz edilir.

Köye Ait Taşınmazlara Yönelik Tecavüz veya Müdahaleler Hakkına Başvuru

Köye ait taşınmazlara yönelik tecavüz veya müdahalelerde; köy muhtarı, köyün yasal temsilcisi sıfatıyla başvuruda bulunur; ancak, söz konusu köyde ikamet eden ahaliden herhangi biri eliyle yapılan başvurular üzerine de yetkili merci tarafından soruşturma yapılır. Köye ait taşınmaza yönelik tecavüz veya müdahalede bulunulduğunun yetkililerce öğrenilmesini takiben altmış gün süre ile idari makama başvuruda bulunulmalıdır.

Köye ait taşınmazlara yönelik tecavüz veya müdahalelerde, tecavüz veya müdahalenin vuku bulmasını takiben bir yıl geçtikten sonra başvuru yapılamaz. Başvurunun posta üzerinden yapılması, başvuru için düzenlenen yasal süreleri durdurmaz.

zilyetlik nedir

Sonuç

Zilyetlik, Medeni Hukukun büyük bir bölümünü teşkil eden Eşya Hukukunun düzenleme alanına giren kurumlardandır. Zilyetlik, en kısa ifadeyle; kişinin, taşınır veya taşınmaz mal üzerindeki fiili hakimiyetidir. Zilyet, zilyetliğe sahip kişileri ifade eder. Zilyet, zilyedi olduğu malın maliki olmayabilir; zira, zilyetlik mülkiyet hakkına bağlı değildir. Söz gelimi, bir aracın maliki olan kimse, aracın hem zilyedi hem de malikidir. Fakat, aracın bir tamirhaneye bırakılması durumunda tamirci de zilyet sıfatını haizdir.

Hukuki Yardıma mı İhtiyacınız Var?

TELEFONDA DANIŞMANLIK HİZMETİMİZ YOKTUR.
info@leventsamgar.com
·  Pazartesi – Cuma 09:00-18:00
 
Kocatepe Mahallesi Şehit Muhtar Bey Caddesi Tan Apt. No:13 D:12 Beyoğlu/ İSTANBUL

Related Posts

Leave a Reply

Büro ADRESİMİZDE görüşme talebiniz için;

Aşağıdaki iletişim araçlarını kullanabilirsiniz.

İletişim Sayfamıza Gitmek İçin Tıklayın

*Telefonda soru CEVAPLAMIYORUZ.

*Telefonda ve Whatsapp!’tan danışmanlık hizmetimiz YOKTUR.

info@leventsamgar.com Pazartesi – Cuma 09:00-18:00