Haksız Fiil Nedir?
Haksız Fiil Zamanaşımı
Haksız fiile maruz kalan ve bu nedenle mağdur olan, söz konusu durum sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebiyle dava yoluna gidebilir. Dava yoluna gidilmesi halinde, davaya konu hakların tabi olduğu zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri bilmek ve bu sürelere tabi olarak hareket etmek gerekir. Haksız fiil sebebiyle açılacak maddi ve manevi talepli davalar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.72’de düzenlenen zamanaşımı süresine tabidir. İşbu Kanun’un 72.maddesi:
Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.
6098 sayılı Kanun’un 72.maddesinden de anlaşılacağı üzere, haksız fiil sebebiyle açılacak tazminat davaları 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 2 yıllık süre, mağdur tarafından zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesini takiben işlemeye başlar. Haksız fiile dayanılarak açılacak tazminat davası, her halde, haksız eylemin vuku bulduğu andan itibaren 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar. Bunun yanı sıra haksız fiil, ceza hukuku kapsamında suç teşkil ediyor da olabilir.
Haksız fiilin ceza hukuku düzenlemeleri gereği suç teşkil etmesi halinde, suç için daha uzun bir zamanaşımı süresi düzenlenmişse, zamanaşımı süresi açısından daha uzun süre esas alınır. Mevzuatta hüküm altına alınan zamanaşımı süresinin geçmesi halinde, haksız fiil dolayısıyla maddi veya manevi talepli dava ikame edilemeyecektir. Söz konusu davalarda hak ve menfaat kaybı yaşamamak adına deneyimli bir avukata vekaletname vermek suretiyle temsil olunmak, en doğru yaklaşım olacaktır.
Haksız Fiil
Haksız fiilin hukuk literatüründe ne anlama geldiği, unsurlarının neler olduğu ve haksız fiil olarak kabul edilemeyecek durumları paylaşmış bulunuyoruz. Haksız fiil üzerine temellenen makalemizde konu bütünlüğünün sağlanabilmesi ve haksız fiilin net biçimde anlaşılabilmesi için haksız fiil örneklerine değinmek yerinde olacaktır. Haksız fiile dair birçok örnek sayılabilir. Bu noktada mühim olan; somut olaydaki fiilin, haksız fiile dair unsurları ihtiva edip etmediğinin belirlenmesidir.
Somut olayda icra edilen fiilin haksız fiil unsurlarını taşıyıp taşımadığı, somut olayın kendi içinde etüt edilmesiyle tespit edilir. Şu halde, somut olaydaki unsurların değişkenliğinden dolayı aynı fiil; kimi zaman haksız fiil kabul edilirken kimi zaman kabul edilmeyecektir. Söz misali, bir iş kazasından dolayı işveren aleyhine tazminat isteminde bulunulması için talebin haksız fiile dayandırılması, yani haksız fiilin mevcudiyeti aranır.
Söz gelimi; evliliğin iptali durumunda, kusurlu bulunan taraf aleyhine tazminat talebi de haksız fiil kapsamındadır. Bir başka örnek vermek gerekirse; haksız rekabetten ötürü zarara gören bir tacirin durumu da haksız fiil kapsamında değerlendirilir. Haksız fiile dayalı ikame edilen bir başka dava ise trafik kazası nedeniyle tazminat davasıdır. Öte yandan yağma suçu, cinsel istismar suçu, kasten yaralama suçu gibi pek çok suç tipinin temelinde de haksız eylem unsuru bulunur.
Haksız Fiilin Unsurları
Haksız fiil dört unsurdan oluşur. Bunlar; hukuka aykırı eylem, zarar, kusur ve illiyet (nedensellik) bağıdır. İfade edilen bu dört unsur birlikte mevcut olmadan haksız fiilden söz edilemez. Hülasa; haksız fiilden söz edilebilmesi için evleviyetle hukuka aykırı eylemin varlığı aranır. Hukuka aykırı eylem neticesinde zarar oluşmalıdır. Zarara sebep olan fiili icra eden kişinin, fiil sebebiyle vücut bulan zararda kusuru bulunması ve son olarak, nedensellik (illiyet) bağı bulunmalıdır.
- Haksız Fiil Unsuru
Haksız fiilin sorumluluğu için, eylemin hukuka aykırılık teşkil etmesi gerekir. Hukuka aykırı eylem, hukuk düzeni tarafından hüküm altına alınan kurallara karşı aykırı hareket edilmesiyle birlikte vücut bulur. Hukuka aykırı eylem; icra edilebilir bir hareketle oluşabileceği gibi, kaçında şeklinde bir davranışla da oluşabilir. Söz misali; hastaya belirli periyotlarda ilaç vermekle sorumlu bir sağlık görevlisi, bu sorumluluğunun gereklerine uygun davranmaz yani kaçınırsa ve bundan dolayı hasta zarar görürse haksız fiilden söz edilecektir.
Hukuk düzeni tarafından korunan bazı durumlar, hukuka aykırılık unsurunu ilga eder. Bu itibarla, aşağıda açıklanan durumlarda haksız fiilden söz edilemez:
- Mağdurun Rızası
Failin mağdura yönelik icra ettiği hukuka aykırı fiile mağdur tarafından rıza gösterilmesi, hukuka aykırılık unsurunu kural gereği ortadan kaldırır. Ancak, bu tür bir durumda hukuka aykırılıktan söz edilebilmesi için mağdur rızasının hukuken geçerli olması gerekir. Zira, bazı durumlarda hukuk düzeni kişiyi kendisinden dahi korumaktadır. Misal; ağır hastalığı nedeniyle hastanede müşahede altında tutulan ve hastalığı nedeniyle hissettiği acılara dayanamayan hasta, çektiği acı sebebiyle yaşamına devam etmek istemeyebilir.
Hasta, sağlığı için elzem ilaçların kendisine verilmemesini, ilgili sağlık görevlisine ifade edebilir. Hastanın bu rızası, hukuk düzeninin kabul edeceği bir rıza değildir. Bu eylem neticesinde hastanın zarar görmesi, mağdurun rızası nedeniyle hemşirenin hukuka aykırı fiilini ortadan kaldırmayacaktır.
- Kamu Hukukuna Dayanan Yetkinin Kullanılması
İcra edilen ve bir başkasının zarar görmesine sebep olan eylemin kamu hukukuna dayanan bir yetkinin kullanılması sonucu icra edilen bir eylem olması, eylemin hukuka aykırılık unsurunu ortadan kaldırır. Misal; ilgili hakkında verilen haciz kararını icra etmekle görevli bir icra memuru, hakkında haciz kararı verilen borçlunun taşınır mallarına karşı muhafaza işlemi uygulayabilir. Bu tür bir durumda, mülkiyet hakkının ihlal edilmesinden ve borçlunun mal varlığına yönelik zarardan söz edilemez.
- Özel Hukuka Dayanan Bir Yetkinin Kullanılması
Özel hukuka dayanan bir yetkinin kullanılması amacıyla icra edilen fiil sonucunda bir başkasının zarar görmesi durumunda da hukuka aykırı eylemden söz edilemez. Söz gelimi, bir kişinin evinin önünde bulunan arsaya bir yeni ev yapılsın. Evinin önünde bulunan arsaya yapılan ev nedeniyle evin manzarası kapandığı için evin maddi değeri düşmüş olsun. Yeni yapılan ev, eğer mevzuata uygun şekilde inşa edilmişse, bu durumda da hukuka aykırı eylemden söz edilemeyecektir.
- Haklı Savunma
Haklı savunma 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 64/1.maddesinde “Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, haklı savunma halinde bir zarar vücut bulursa, 6098 sayılı Kanun’un ilgili hükmü gereği hukuka aykırı fiilden söz edilemez. Bu bakımdan, tazminat hakkından da bahsedilemez. Haklı savunma halinden söz edilebilmesi içinse, mütecavize yönelen fiil ile orantılı ve haklı savunma amacıyla icra edilen bir fiil icra edilmelidir.
- Zorda Kalma
Kişi, kendisine veya bir başkasına yönelik şahıs veya mal varlığını hedef alan bir tehlikeden korunmak maksadıyla üçüncü kişilerin mal varlığına zarar verirse, üçüncü kişilerin mal varlığına verilen zararda hukuka aykırı eylemden söz edilemez. Söz gelimi; bir araçta kilitli kalan çocukları kurtarmak adına, çocukların ailesine ve tanıdıklarına ulaşma girişimlerinin sonuçsuz kalması halinde çocukları havasızlıktan kurtarmak amacıyla aracın camının kırılması, hukuka aykırı eylem kapsamında değerlendirilemez.
- Hakkın Kendi Eliyle Kullanılması
Hakkın kendi eliyle kullanılması, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.64/3’te “Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu tür bir durumda da hukuka aykırı fiilden söz edilemez.
- Üstün Kamu Yararı
Üstün kamu yararı kapsamında bir kişinin şahsına tecavüz durumu, hukuka aykırı fiil kapsamında değerlendirilmez. Doğrudan kanunun verdiği salahiyet ile şahsiyete yönelik müdahaleler, üstün kamı kararına dayanır. Söz misali; hakkında mahkumiyet kararı verilen bir kişinin ceza infaz kurumuna alınması, üstün kamu yararı kapsamında değerlendirilir ve hukuka aykırı eylemden söz edilemez.
- Zarar Unsuru
Zarar, haksız fiilin bir diğer unsurudur. Bir eylemin yalnızca hukuka aykırı olması, söz konusu eylemin haksız fiil kapsamında değerlendirilmesi için yeterli değildir. Eylemin haksız fiil kabul edilebilmesi için, hukuka aykırılık unsurunun yanı sıra zarar unsurunun da mevcut olması gerekir. Fiil sebebiyle bir zarar oluşmamışsa, haksız fiilden (eylem) bahsedilemeyecektir. Fiil sebebiyle meydana gelen zarar maddi veya manevi olarak tezahür edebilir.
Kişinin aktif mal varlığında iradesi dışında bir azalma veya kişinin pasif mal varlığında (borç) artış yaşanmasına maddi zarar; kişinin keder, hüzün, acı, elem hissetmesine manevi zarar denir. Doğrusu, haksız fiilden ötürü mütecaviz aleyhine maddi veya manevi tazminat talebiyle açılacak davanın temelinde de zarar unsuru yatar. Davacı (mağdur), zararın varlığını ispatla yükümlüdür. Haksız fiilde zarar unsuru kapsamında değerlendirilen üç önemli husus vardır. Bu hususlar:
- Vücut Bütünlüğünün İhlali Halinde Zararın Kapsamı (Cismani Zarar)
Mağdurun ruh veya beden sağlığının haksız fiil dolayısıyla zarar görmesine cismani zarar denir. Mağdurun sağlığına yeniden kavuşabilmesi veya durumunun daha kötüye gitmemesi adına yapılan hastane, tedavi vb. masraflar, cismani zarar kapsamında değerlendirilir. Bunun yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.54/1’de düzenlenme altına alınan zararlar da vücut bütünlüğünün ihlali halinde zarar (cismani zarar) kapsamında kabul edilir.
- Ölüm Halinde Zararın Kapsamı
Ölüm halinde zarar hususu da 6098 sayılı Kanun’un 53.maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre “Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır: cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” ölüm halinde zarar kapsamında değerlendirilir.
- Bir Malın Tamamen Telef Olması veya Kısmen Zarar Görmesi Halinde Zararın Kapsamı
Bir malın tamamen telef olması veya kısmen zarar görmesi halinde malın değer kaybından söz edilecektir. Söz gelimi, araç değer kaybı nedeniyle açılan davalar bu kapsamda değerlendirilir. Söz konusu durumda yaşanan zarar, mağdurun aktif mal varlığında azalma şeklinde kendini gösterir. Malın telef olmasından kasıt; malın tamamen yok olması, kullanılamaz hale gelmesi veya malın tamiri için yapılacak masrafın malın değerinden fazla olmasıdır.
Malın telef olması halinde zarar, telef olan malın aynen yerine konulması adına gereken meblağdır. Öte yandan, malın tamirinin mümkün olduğu ve tamir için ödenmesi gereken meblağın malın asıl değerini aşmadığı hallerde zarar; tamir için yapılan masraf ve tadilat nedeniyle araçta meydana gelen değer kaybından oluşur.
- Kusur Unsuru
Haksız fiilde kusursuz sorumluluk halleri istisna olmak üzere, haksız fiilin varlığı için kusur sorumluluğu unsuru mevcut olmalıdır. Kusur; hukuka aykırı neticeyi istemek ve bu doğrultuda davranmak ve hukuka aykırı neticeyi istememekle beraber hukuka aykırı davranıştan kaçınmak amacıyla iradenin yeteri kadar kullanılmaması olmak üzere iki farklı şekilde tezahür eder. Kusur sorumluluğu; kast ve ihmal olmak üzere iki başlıkta incelenir:
- Kast
Kusur derecelerinin en ağırı kasttır. Kast durumunda fail, hareketin hukuka aykırı neticesini bilmesine ve öngörmesine rağmen bile isteye icra eder. Kişinin yasaları ve yaptırımları bilmemesi, kasten sorumluluk halini ilga etmez. Bu nedenle, bilerek ve öngörerek hareket edilmesi halinde kasten sorumluluktan söz edilecektir.
- İhmal
Failin hukuka aykırı sonuç istememesi ve fakat hukuka aykırı sonucun oluşmaması adına gereken iradenin ve durumun gerektirdiği özenin gösterilmemesi halinde “ihmal” söz konusudur. Fail, haksız fiile sebep olan davranışını icra ederken herkesçe gösterilmesi beklenen özeni ve dikkati göstermezse ağır ihmal; fail, herkesçe gösterilmesi beklenen gerekli özeni ve dikkati değil, tedbirli ve dikkatli bir kişinin göstermesi gereken dikkati ve özeni göstermezse hafif ihmal söz konusudur.
- Nedensellik (İlliyet) Bağı Unsuru
Nedensellik bağı unsuru, haksız fiilin varlığından bahsedilebilmesi için mevcudiyeti aranan son unsurdur. Yaşamın doğal seyri içinde; fail tarafından icra edilen hukuka aykırı eylem sonucunda, söz konusu zarara dair neticenin vuku bulduğu kabul edilebilirse, nedensellik (illiyet) bağı var kabul edilir. Bu noktada mühim olan husus; fail tarafından icra edilen eylem sonucunda yaşanacak neticeyi öngörebilmesi değil, objektif değerlendirildiğinde, failin zarara sebebiyet verebileceğinin hayatın doğal seyrine göre kabul edilebilir olmasıdır.
Tazminat talebinde bulunan kişi (davacı), nedensellik bağının varlığını ispat ve buna dair durumların ortaya konulması sorumluluğu altındadır. Somut olayda nedensellik bağının var olup olmadığı, hakimin takdir yetkisi ile tespit edilir.
Haksız Fiil Sorumluluğu
Haksız fiil sorumluluğunu sorumluluk hukuku kapsamında izah etmek, konu bütünlüğü ve anlaşılabilir olması açısından yerinde olacaktır. Sorumluluk hukuku; geniş anlamda sorumluluk hukuku, dar anlamda sorumluluk hukuku ve en dar anlamda sorumluluk hukuku olmak üzere üç başlıkta incelenir. Sorumluluk sebepleri ise; kusur, sözleşme ve kanun hükmüdür. Hukuki sorumluluğun türleri; kusur sorumluluğu, kusursuz sorumluluk (sebep sorumluluğu) ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi şeklinde üç başlığa ayrılır.
Haksız fiil sorumluluğunun (kusur sorumluluğu) unsurları (uygun illiyet bağı, fiil, zarar, kusur, hukuka aykırılık) unsurlarını tablo şeklinde göstermek daha açıklayıcı olacaktır:
Zarar | İlliyet Bağını Kesen Sebepler | Kusur | 6098 Sayılı Kanun m.49/2’nin Uygulama Şartları |
Fiili zarar | Mücbir sebep (bir olay, haricilik, bir davranış normunun veya borcun ihlali, illiyet bağı, kaçınılmazlık, öngörülemezlik) | İhmal (Ağır ihmal, hafif ihmal, orta ihmal, bilinçli ihmal – bilinçsiz ihmal | Ahlaka aykırı bir fiil olmalıdır. |
Yoksun kalınan kar | Zarar görenin kusur | Kast | Zarar kasten verilmiş olmalıdır. |
Kişiye verilen zarar | Üçüncü kişinin kusuru | Bir zarar doğmuş olmalıdır. | |
Şeye verilen zarar | |||
Diğer zararlar | |||
Doğrudan zarar – dolaylı zarar | |||
Somut zarar – soyut zarar | |||
Manevi zarar |
Tablo – 1
Hukuka Uygunluk Sebepleri | Haklı Savunmanın Şartları | Zorunluluk Halinin Şartları | Kişinin Hakkını Kendisinin Korumasının Şartları |
Kanunun verdiği yetkinin kullanılması | Haklı savunmada bulunan kişinin kendisin veya üçüncü bir kişinin şahıs ya da malvarlığına karşı yönelmiş bir saldırı olmalıdır. | Kişi veya malvarlığına yönelmiş açık ya da yakın bir zarar tehlikesi mevcut olmalıdır. | Bir hak bulunmalıdır. |
Özel hukuktan doğan bir hakkın kullanılması | Saldırı devam etmelidir. | Tehlikenin kaynağı malına zarar verilecek kişi olmamalıdır. | Yetkili organların zamanında müdahalesi mümkün olmamalıdır.
|
Zarar görenin rızası | Saldırı hukuka aykırı olmalıdır. | Tehlike dolayısıyla üçüncü bir kişinin malına zarar verilmiş olmalıdır. | Hakkın korunması için başka bir imkan bulunmamalıdır.
|
Vekaletsiz iş görme | Savunma ile saldırı arasında orantı olmalıdır. | Önlenmek istenen zarar tehlikesi ile üçüncü kişinin malına verilecek zarar arasında orantı bulunmalıdır.
| Güç kullanma orantılı olmalıdır. |
Haklı savunma | Savunma fiili saldırgana karşı yapılmalıdır.
| Zararı önleme, üçüncü kişinin malına zarar vermeden mümkün olmamalıdır.
| |
Zorunluluk hali |
Tablo – 2
Haksız Fiil Nedeniyle Manevi Tazminat
Haksız fiil nedeniyle tazminat davasında görev – yetki sahibi mahkeme tarafından takdir edilecek tazminat miktarında üst sınır, haksız fiil sebebiyle meydana gelen zarar kadar olacaktır. Zira, mahkemece takdir edilecek tazminat tutarı zarar miktarını geçemez. Ancak, somut duruma göre zararın altında bir tazminata hükmedilebilir. Nitekim tazminat davası, haksız fiilden dolayı zarar gören mağdurun zararının giderilmesini amaçlar. Bu tür bir yaklaşım, hakkaniyete uygun olacaktır.
Türk Borçlar Kanunu, haksız fiil sebebiyle tazminat miktarının nasıl belirleneceğini düzenlemiştir. Bu düzenlemeye göre; hakim, failin kusur derecesini gözeterek somut olayın özellikleri ve koşullarına göre uygun bir tazminata hükmedecektir. Failin hafif kusurlu olması, takdir edilecek tazminat miktarında indirim sebeplerindendir. Tazminat miktarında indirime gidilmesini gerektiren sebepler, tazminatın tenkisi sebepleri şeklinde adlandırılır.
Tazminatın tenkisi sebepler; failin kusur derecesinin etkisi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52.maddesinde düzenleme altına alınan haller olmak üzere iki başlıkta incelenir. Failin kusur derecesi ile kast ve ihmal durumları kast edilir. Genel hukuk kuralları ve hakkaniyet ilkesi gereği, kasten hareket eden birisi aleyhine hükmedilecek tazminat miktarı ile ihmali bir davranışta bulunan birisi aleyhine hükmedilecek tazminat miktarı farklı olacaktır. TBK m.52:
Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Haksız fiil sebebiyle açılacak davalarda yetkili mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.16’da düzenlenmiştir. Buna göre; “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” İşbu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, davacıya yetki noktasında seçimlik hak tanınmıştır. Davacı, yasa maddesinde ifade edilen yer mahkemelerinden herhangi birinde dava açabilir.
Mahkeme, yetki konusunu re’ sen gözetmeyecektir. Bu nedenle dava, yetkisiz yer mahkemesinde de açılabilir. Davalı, ön inceleme safhasında yetkisizlik itirazında bulunmazsa dava, davanın açıldığı mahkemede görülmeye devam eder. Davalının yetkisizlik itirazında bulunması durumunda, mahkemece yetkisizlik kararı verilir. Ardından dosya, talep üzerine yetkili mahkemeye gönderilir.
Haksız fiil nedeniyle tazminat davaları, hukuk mahkemelerinin görev alanına girer. Dava konusu ve değeri gözetilmeksizin, şahıs ve mal varlığını konu alan davalar, aksi yönde bir düzenleme yoksa, Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür. Haksız fiile dayalı açılacak davalarda Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir; ancak, yasa maddesinde anılan aksine düzenlemeler sayıca son derece fazladır. Bu nedenle, somut olaydaki uyuşmazlığa bağlı olarak farklı mahkemeler görevli olabilir.
Sonuç
Haksız fiil 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.49’da “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra edilen bir fiilin haksız fiil olarak kabul edilebilmesi için, makalemizde izah edilen haksız fiil unsurlarının mevcut olması gerekir.